Herkes sıcak ve uyumlu bir aileye sahip olmayı sabırsızlıkla bekler ancak gerçek hayatta aile ilişkileri çoğu zaman zorluklarla doludur. Ailemizde yakın ilişkileri nasıl sürdürebilir ve kişisel sınırları nasıl koruyabiliriz? Bu sorun birçok insanı rahatsız ediyor. Bu makale, aile ilişkilerinde psikolojik açıdan nasıl denge bulacağınızı araştıracak ve daha sağlıklı bir aile etkileşim modeli kurmanıza yardımcı olacaktır.
Neden ailenizin duygularından etkileniyorsunuz?
Psikolog Murry Bowen, ailenin yalnızca kişiler arası bir ilişki değil, aynı zamanda duygusal bir sistem olduğuna dikkat çekerek Aile Sistemleri Teorisi’ni (Bowen Aile Sistemleri Teorisi) önerdi. Aile ilişkilerinde kişi tamamen başkalarının duygularının hakimiyetine girebilir ve kendi başına yargılama yeteneğini kaybedebilir. Bu durumda ya çok itaatkar olursunuz ya da aşırı dirençli olursunuz, ihtiyaçlarınızı ve fikirlerinizi gerçekten ifade edemezsiniz. Örneğin, ebeveynler kavga ettiğinde çocuklar kaygılı, korkmuş veya öfkeli hissedebilir; sınavlarda tatmin edici bir performans göstermediğinde ebeveynler hayal kırıklığına uğrayabilir, endişelenebilir veya öfkelenebilir.
Bu duygusal bağ, aile üyeleri arasındaki yakınlık ve karşılıklı destek açısından faydalıdır ancak aynı zamanda aşırı bağımlılığa ve müdahaleye de yol açabilir. Aile üyeleri arasında uygun mesafe ve sınırlar yoksa aşağıdaki durumlar ortaya çıkabilir:
- Üçgen İlişkilerde Sorun: Aile üyeleri arasında çatışmalar ortaya çıktığında, genellikle bilinçsizce üçüncü bir taraf olaya dahil olur. Örneğin ebeveynler, tartışırken çocuklarına güvenebilir veya çocuklarının taraf seçmesine izin verebilir. Bu yaklaşım stresi geçici olarak azaltsa da çoğu zaman sorunu daha da karmaşık hale getirir.
- Aşırı Duygusal Kaynaşma: Aile ilişkilerinde kişi tamamen başkalarının duygularının hakimiyetine girebilir ve kendini yargılama yeteneğini kaybedebilir. Bu durumda ya çok itaatkar olursunuz ya da aşırı dirençli olursunuz, ihtiyaçlarınızı ve fikirlerinizi gerçekten ifade edemezsiniz.
Ailenize uygun mesafeyi koruyarak nasıl yakın kalabilirsiniz?
Yukarıdaki sorunlardan kaçınmak için, Benliğin Farklılaşması yeteneğini geliştirmemiz gerekir. Kendini farklılaştırma, kişinin entelektüel ve duygusal süreçler arasında ayrım yapabilme yeteneğini ifade eder. Başka bir deyişle, öz-ayrımcılık derecesi yüksek olan kişiler, akıl ve duyguyu net bir şekilde ayırt edebilir ve duygulardan kolaylıkla dikkatleri dağılmaz. Kendini farklılaştırma düzeyi yüksek olan kişiler, yakın ve anlamlı ilişkileri sürdürürken, başkalarından gelen baskılara rağmen kendi fikirlerine bağlı kalabilirler. Tam tersine, öz-ayrımcılık düzeyi düşük olan kişiler genellikle başkalarının duygularından etkilenir, başkalarından kolayca etkilenir ve özsaygıdan yoksundur.
Kendini ayırt etmeyi geliştirmek, aile üyelerini yabancılaştırmak veya uzaklaşmak anlamına gelmez; yakınlığı korurken uygun mesafeyi korumak anlamına gelir. Kişisel farklılaşmanızı geliştirmenin bazı yolları:
1. Mikrofonu kullanmayın
İki aile üyesi arasında sorunlar olduğunda, onlar adına bilgi vermeyin veya iletmeyin; onları doğrudan iletişim kurmaya ve sorunları doğrudan çözmeye teşvik edin. Size şikayette bulunurlarsa veya bir tavır sergilemenizi isterlerse, sempatinizi ve anlayışınızı ifade edebilirsiniz, ancak aynı zamanda konumunuzu ve sınırlarınızı netleştirin ve onların duygularının kontrolü ele almasına izin vermeyin.
2. Diğer kişinin değişmesini beklemekten kaçının
Herkesin kendine özgü kişiliği, değerleri, tercihleri ve görüşleri vardır ve beklentilerimizi veya gereksinimlerimizi tam olarak karşılamak imkansızdır. Karşımızdaki kişiyi değiştirmeye çalıştığımızda, çoğu zaman karşımızdaki kişinin kırgınlığını ya da direncini uyandırırız, bu da ilişkinin bozulmasına yol açar. Birbirimizin farklılıklarını kabul etmeli, birbirimizin seçimlerine ve kararlarına saygı duymalıyız, aynı zamanda kendi düşüncelerimizi ve duygularımızı ifade etmeli ve her iki taraf arasında uzlaşma ve koordinasyon aramalıyız.
3. İletişim ilkelerini netleştirin
Aile üyeleriyle iletişim kurarken ‘hissediyorum’, ‘sanırım’ gibi öznel ifadeler kullanılmalıdır. Çoğu zaman gerçek niyet ve ihtiyaçlarımızı açıkça ifade edemediğimiz için aile üyelerimizle iletişimde sorunlar ortaya çıkar. veya karşı tarafın yanlış anlaşılmasına veya kırgınlığına neden olacak suçlayıcı bir dil. Karşımızdaki kişinin davranışını veya karakterini yargılamak veya eleştirmek yerine, belirli durumlarda duygu ve düşüncelerimizi anlatırken belirli ve nesnel bir dil kullanmalıyız. Bu yaklaşım karşı tarafın anlayış ve sempatisini artırabileceği gibi karşı tarafın savunmasını ve saldırısını da azaltabilir.
4. Gerçekleri anlayın ve sorumluluğu netleştirin
Bazen aile üyelerimiz bizim yeterince iyi bir iş yapmadığımızı veya sorumluluklarımızı yerine getirmediğimizi düşünerek zorluklarla veya acılarla karşılaştıklarından dolayı kendimizi suçlu hissederiz veya kendimizi suçlarız. Ancak her şey bizimle ilgili değildir ve her şey bizim kontrolümüz altında değildir. Gerçekleri objektif bir şekilde analiz etmeli, sorunun kökenlerini ve nedenlerini bulmalı ve bu konudaki rolümüzün yanı sıra etki ve sonuçları hakkında da değerlendirme yapmalıyız. Sorumluluklarımız ya da hatalarımız varsa hatalarımızı kabul edip iyileştirmeler yapmalıyız; sorumluluklarımız ya da hatalarımız yoksa yükü bir kenara bırakıp kendimize destek vermeliyiz.
5. Ne yapmanız gerektiğine odaklanın
Evde sorunlar ortaya çıktığında dikkatimiz dağılabilir veya endişelenebiliriz, bu da normal yaşamımızı ve işimizi etkiler. Zihniyetimizi ve dikkatimizi ayarlamalı, o anda neyi başarmamız gerektiğine odaklanmalı ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmalıyız. Aynı zamanda kendimize daha fazla eğlence ve tatmin sağlamak için bazı kişisel ilgi alanları ve hobiler de geliştirmeliyiz. Bunu yapmak verimliliğimizi ve mutluluğumuzu artırırken aynı zamanda ailemiz dışındaki sosyal çevremizi de arttırır.
6. Aile üyeleriyle düzenli buluşmalar yapın
Ailenize yakın olmak, her zaman onlarla birlikte olmak veya her şeyi konuşmak anlamına gelmez; ancak ilginizi ve sevginizi doğru zamanda ve doğru şekilde ifade etmek anlamına gelir. Aile üyelerimizle düzenli olarak randevu saatleri ayarlayabilir, bu süre zarfında kendimizi tamamen aile üyelerimizle iletişim ve etkileşime adayabilir ve başkalarını rahatsız etmekten veya rahatsız etmekten kaçınmaya çalışabiliriz. Aramızdaki eğlenceyi ve anlayışı artırmak için yürümek, yoga yapmak, film izlemek, oyun oynamak gibi fiziksel ve zihinsel sağlığa iyi gelen bazı aktiviteleri de seçebiliriz. PsycTest resmi web sitesinde (www.psyctest.cn), aile etkileşim kalıplarını daha iyi anlamanıza yardımcı olacak, aile ilişkileri hakkında birçok profesyonel değerlendirme aracı bulabilirsiniz.
7. Endişenizi uygun yollarla ifade edin
Aile üyelerimize olan sevgimizi süslü ya da pahalı şekillerde ifade etmemize gerek yok, bazen küçük jestler karşımızdaki kişiye samimiyetimizi hissettirmeye yetiyor. Birbirimizin tercihlerini ve ihtiyaçlarını anlamalı, meşgul olduklarında ya da yorulduklarında onlara sıcak bir şekilde sarılmak, hasta ya da üzgün olduklarında onlara cesaret verici mesajlar vermek, onlara şefkatli sözler vermek gibi düşünceli ve düşünceli yollarla ifade etmeliyiz. uğraşmaları gereken önemli şeyler olduğunda onlara iyi bir nimettir vb.
Aile içi çatışmalarla yüzleşmede bilgelik
Aile içi çatışmalarla karşılaştığımızda şunları yapmalıyız:
- Mantıklı düşünmeyi sürdürün ve duyguların sizi yönlendirmesine izin vermeyin.
- Sorunları objektif bir şekilde analiz edin ve kendinizi veya başkalarını kolayca suçlamayın
- Farklılıklara saygı gösterin ve her aile üyesinin benzersizliğini kabul edin
Aile ilişkilerinizde nereye uyduğunuza dair daha derin bir anlayış kazanmak için şu profesyonel psikolojik testleri deneyin:
-Ailenin sıcak olup olmadığını test et?
-Çocukluk Çağı Duygusal İhmal Değerlendirmesi (CENQ)
Çözüm
Dediği gibi: ‘Her ailenin okunması zor olan kendi kutsal yazıları vardır.’ Ailenin herkes üzerinde büyük ya da küçük etkisi vardır. Ebeveynler ve biz yaşlandıkça etkileşim kalıpları ve birbirimize olan mesafe değişir. Ve uyum sağlayamayan kısımlar genellikle çatışmanın kaynağıdır (örneğin: ebeveynler kendilerini hala çocuk olarak görüyorlar).
Aile ilişkileri yaşam boyu öğrenmeyi gerektiren bir konudur. Yaşlandıkça ailelerimizle ilişkilerimiz değişmeye devam ediyor. Birbirimizle iyi geçinmenin uygun bir yolunu bulmak, yalnızca aile bağlarını korumakla kalmaz, aynı zamanda kendimizi de koruyabilir. Bu denge, sürekli ayarlama ve çaba gerektirir.
Bu makaleyi okuduğunuz için teşekkür ederiz. Herhangi bir yorumunuz veya öneriniz varsa lütfen mesaj bırakın. Size ve ailenize mutluluk, mutluluk ve sağlık diliyorum!
Bu makaleye bağlantı: https://m.psyctest.cn/article/aW54Apxz/
Orijinal makalenin yeniden basılması durumunda lütfen bu bağlantıda yazarını ve kaynağını belirtiniz.