Psikoloji, insanın psikolojik faaliyetlerini ve davranışlarını inceleyen bilimdir. Kendimizi ve başkalarını daha iyi anlamamıza, yaşam kalitemizi ve mutluluğumuzu artırmamıza yardımcı olabilir. Bu makalede, size ilham ve fikir vermesi umuduyla, psikolojik açıdan 20 hayat anlayışını paylaşacağım.
-
Duygularınızı kolay kolay inkar etmeyin, o bizim iç sesimizdir. Duygularımız dış uyaranlara verdiğimiz tepkilerdir ve ihtiyaçlarımızı, değerlerimizi ve inançlarımızı yansıtır. Duygularımızı görmezden gelir veya bastırırsak kendimizle iletişim kurma ve anlama fırsatını kaybederiz ve bu durum başkalarıyla olan ilişkilerimizi de etkiler. Duygularımıza saygı duymalı ve onları kabul etmeli, onların kökenlerini ve anlamlarını anlamaya çalışmalı ve bunları eylemlerimize ve kararlarımıza rehberlik etmek için temel olarak kullanmalıyız.
-
Geçmişi değiştiremeyiz ama geçmişe yönelik görüş ve tutumlarımızı değiştirebiliriz. Geçmiş değiştirilemeyecek bir gerçektir ancak geçmişi nasıl göreceğimizi ve değerlendireceğimizi biz seçebiliriz. Bazı insanlar geçmişteki hatalar, başarısızlıklar ya da travmalar yüzünden kendini suçlama, pişmanlık ya da korku tuzağına düşer ve bu durum onların şimdiki ve gelecekteki gelişimlerini engelleyebilir. Geçmişe takılıp kalmak yerine geçmişten tecrübelerden ve derslerden ders almalıyız. Geçmişle olumlu, objektif ve hoşgörülü bir tavırla yüzleşmeli ve onu büyüme için bir motivasyon ve kaynak olarak kullanmalıyız.
-
Duygular zorlanamaz veya değiştirilemez ancak anlaşılabilir ve kabul edilebilir. Duygu, irademizin kontrolü altında olmayan, doğal ve gerçek bir deneyimdir. Bazı insanlar öfke, üzüntü ya da korku gibi kendilerinin ya da başkalarının hoşlanmadığı ya da aynı fikirde olmadığı duyguları değiştirmeye çalışacak ve bu da duygusal baskıya ya da çatışmaya yol açabilecektir. Duygunun kendisinin doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü olmadığını, sadece bir mesaj ve sinyal olduğunun farkına varmalıyız. Kendimizin ve başkalarının duygularıyla açık, anlayışlı ve kabullenici bir tavırla yüzleşmeli, bunların ardındaki nedenleri ve ihtiyaçları anlamaya çalışmalı, bunları uygun yollarla ifade edip düzenlemeliyiz.
-
Sınırlarınızın farkına varmak, hayal kırıklığının sonu değil, büyümenin başlangıcıdır. Hiç kimse mükemmel değildir, herkesin kendi güçlü ve zayıf yanları, güçlü ve zayıf yanları, güçlü ve zayıf yanları vardır. Bazı insanlar kendi sınırlamalarını keşfettikleri için kendilerini hayal kırıklığına uğramış, hüsrana uğramış veya düşük özgüvenli hissederler; bu da kendilerine olan güvenlerini ve saygılarını etkileyebilir. Sınırlarımızla yüzleşmeli ve bir engel olarak değil, bir meydan okuma olarak kabul etmeliyiz. Olumlu, proaktif ve cesur bir tavırla kendi sınırlarımızla yüzleşmeli, yeteneklerimizi ve niteliklerimizi geliştirmeye çalışmalı, başkalarından yardım ve destek aramalıyız.
-
Kaygıyı iyileştirmek korkuyu ortadan kaldırmak değil, korkuyla nasıl yüzleşileceğini öğrenmektir. Kaygı, bilinmeyeni veya tehdidi öngördüğümüz ve bunlara karşı dikkatli olduğumuz yaygın ve normal bir duygusal tepkidir. Bazı insanlar kaygı nedeniyle korktukları şeylerden veya durumlardan kaçınır veya kaçarlar, bu da onların birçok fırsat ve deneyimi kaçırmasına neden olabilir ve aynı zamanda kaygılarını daha da şiddetlendirebilir. Kaygının bir hastalık ya da kusur değil, koruyucu ve motive edici bir mekanizma olduğunun farkına varmalıyız. Kendi kaygılarımızla rasyonel, sakin ve cesur bir tavırla yüzleşmeli, korktuğumuz şey veya durumlara yaklaşmaya ve meydan okumaya çalışmalı, duygularımızı düzenlemek için olumlu düşünce ve davranışları kullanmalıyız.
-
Birini nasıl seveceğini gerçekten bilen kişi, diğer kişinin özgürlüğe ve onuruna sahip olmasına izin verecektir. Aşk bizi başkalarıyla yakından ve derinden bağlayan güzel ve kutsal bir duygudur. Bazı insanlar sevgiden dolayı kendilerini veya başkalarını kontrol etmeye, sahip olmaya veya feda etmeye çalışırlar, bu da onların kendilerini kaybetmelerine veya başkalarına zarar vermelerine neden olabilir. Sevginin bir tür sahiplenme ya da bağlılık değil, bir tür saygı ve paylaşma olduğunun farkına varmalıyız. Birini eşitlik, saygı ve hoşgörü anlayışıyla sevmeli, karşımızdakinin kendi seçimlerine, görüşlerine ve alanlarına sahip olmasına izin vermeli, onun duygu, düşünce ve deneyimlerini karşımızdaki kişiyle paylaşmalıyız.
-
İnsanın mutluluğu maddi koşullarına ve dış çevresine değil, içsel duygusal durumuna bağlıdır. Mutluluk öznel ve göreceli bir deneyimdir; kendimizden ve yaşamdan duyduğumuz tatmin ve değerlendirmedir. Bazı insanlar yalnızca daha fazla paraya, eşyaya veya statüye sahip olmanın onları mutlu edebileceğini düşünür ancak bunlar mutluluğu garanti etmez, hatta daha fazla sıkıntı ve stresi beraberinde getirebilir. Mutluluğun bir sonuç ya da amaç değil, bir süreç ya da tutum olduğunun farkına varmalıyız. Olumlu, iyimser ve minnettar bir tavırla yaşamalı, sahip olduklarımıza değer vermeli ve hoşumuza giden şeyleri aramalıyız.
-
Herkes kendi cinsiyet kimliğini ve cinsel yönelimini seçme hakkına sahiptir ve bu tercihe saygı duymalıyız. Cinsiyet kimliği, kişinin kendi cinsiyet özelliklerine ilişkin algısıdır ve cinsel yönelim, kişinin bir cinsiyete veya cinsiyete olan ilgisidir. Bunlar, bir kişinin kişiliğinin ve kimliğinin, başkaları veya toplum tarafından etkilenmeyen veya müdahale edilmeyen önemli parçalarıdır. Bazı insanlar kendilerinin veya başkalarının cinsiyet kimliğini ve cinsel yönelimini anlamadıkları veya kabul etmedikleri için kafa karışıklığı, kararsızlık veya ayrımcılık yaşarlar; bu da kendilerine ve başkalarına saygı ve kabullerini etkiler. Cinsiyet kimliğinin ve cinsel yönelimin farklı ve normal olgular olduğunun farkına varmalıyız. Bunlar iyi ya da kötü değil, yalnızca bireysel farklılıklardır. Kendimizin ve başkalarının cinsiyet kimliklerine ve cinsel yönelimlerine açık, anlayışlı ve saygılı bir tavırla bakmalı, herkesin kendi özgün kişiliğine sahip olmasını desteklemeliyiz.
-
İyi bir ilişkinin sürdürülmesi sabır ve uzlaşma gerektirmez, ancak karşılıklı anlayış ve saygı gerektirir. İlişkiler başkalarıyla bağlantı kurma ve iletişim kurma şeklimizdir ve bize çatışma, acı ve kaybın yanı sıra destek ve rahatlık da getirebilirler. Bazı insanlar, başkalarını kaybetme veya onlara zarar verme korkusuyla tatmin edici olmayan ilişkilere tahammül eder veya bu ilişkilerden taviz verirler; bu da onların kendilerini kaybetmelerine veya kırgınlık yaratmalarına neden olabilir. İyi bir ilişkinin fedakarlık ya da ödün değil, etkileşim ve işbirliği olduğunun farkına varmalıyız. Başkalarıyla ilişkilerimizi açık sözlü, anlayışlı ve saygılı bir tavırla sürdürmeli, iletişim kurmaya ve ilişkideki sorunları çözmeye çalışmalı, ilişkiyi dengeli ve sağlıklı tutmalıyız.
-
Gerçek sevgi kontrole, baskıya ve bağlılığa değil, eşitliğe, saygıya ve paylaşmaya dayanır. Aşk, başka biriyle samimi ve romantik bir bağ kurduğumuz özel ve derin bir ilişkidir. Bazı insanlar aşk uğruna kendilerini veya karşıdakini kontrol etmeye, baskı yapmaya veya feda etmeye çalışırlar ve bu onların özgürlüklerini veya mutluluklarını kaybetmelerine neden olabilir. Gerçek sevginin bir tür sahiplenme ya da bağlılık değil, bir tür eşitlik, saygı ve paylaşma olduğunun farkına varmalıyız. Birbirimizle olan sevgimizi karşılıklı güven, anlayış ve destek anlayışıyla yönetmeli, aşktaki mutluluğu ve tatmini paylaşmaya, artırmaya çalışmalı, sevgiyi taze ve canlı tutmalıyız.
-
Kişinin kişiliği ve davranışları yalnızca genetik faktörlere değil aynı zamanda sosyal çevreye ve kişisel deneyimlere de bağlıdır. Karakter, kişinin içsel psikolojik özellikleridir ve davranış, kişinin dış ifadesidir. Bunlar kişinin kişiliğinin ve kimliğinin önemli parçalarıdır ve birçok yönden etkilenir ve şekillenir. Bazı insanlar kendilerinin veya başkalarının kişiliklerinin ve davranışlarının sabit olduğuna inanabilir, bu da onların kendilerine veya başkalarına karşı kalıp yargılara veya önyargılara yol açabilir. Hem kişiliğin hem de davranışın değişken ve gelişimsel olduğunu ve bunların öğrenme, değişim ve uyum yoluyla iyileştirilebileceğini veya optimize edilebileceğini kabul etmeliyiz. Kendimizin ve başkalarının kişilik ve davranışlarına esnek, açık ve hoşgörülü bir tutumla bakmalı, bunların ardındaki motivasyonları ve hedefleri anlamaya çalışmalıyız.
-
Yanlış ahlaki standartlar bizi kendimize ve başkalarına karşı önyargılı olmaya ve ayrımcılığa sürükleyecektir. Ahlak, bizim ve başkalarının ne yapması ya da yapmaması gerektiğine ilişkin yargılarımızı düzenleyen toplumsal bir fikir birliğidir. Ahlak, sosyal düzeni ve kişisel vicdanı korumamıza yardımcı olabilir, ancak aynı zamanda farklılık ve farklılık konusundaki farkındalığımızı ve kabulümüzü de sınırlayabilir. Bazı kişiler, kendilerinin veya ait oldukları grubun ahlaki standartlarının tek doğru veya makul standartlar olduğuna inanabilir ve bu durum, onların kendilerine veya başkalarına karşı bir üstünlük veya ayrımcılık duygusu geliştirmelerine yol açabilir. Ahlakın mutlak ya da evrensel bir ilke değil, göreceli ve değişken bir anlaşma olduğunun farkına varmalıyız. Kendimizin ve başkalarının ahlaki standartlarını değerlendirirken alçakgönüllü, akılcı ve adil bir tutum sergilemeli, herkesin ahlaki konulardaki görüş ve tercihlerine saygı duymalıyız.
-
Dikkatlice dinlemek, kişiler arası iyi ilişkiler kurmanın ilk adımıdır. Dinlemek etkili ve önemli bir iletişim becerisidir, diğer insanların düşüncelerini ve duygularını daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir ve aynı zamanda başkalarına olan ilgimizi ve saygımızı da ifade edebilir. Bazı insanlar iletişimde yalnızca kendi sözlerine odaklanır ve başkalarının söylediklerini görmezden gelir veya sözünü keser, bu da onlarla başkaları arasında mesafeye veya çatışmaya yol açabilir. Dinlemenin sadece bir tür nezaket değil, aynı zamanda bir tür bilgelik olduğunun da farkına varmalıyız. İletişimin etkinliğini ve kalitesini artırmak için başkalarını konsantrasyon, anlayış ve empati tutumuyla dinlemeli ve uygun geri bildirim ve araştırmayı kullanmalıyız.
-
Başkalarını önemsemek, onlara onur ve haklar vermek, kendi değerlerini gerçekleştirmelerine destek olmak demektir. İlgilenmek sıcak ve güzel bir duygudur; başkalarını sevmemiz ve onlarla ilgilenmemizdir. İlgilenmek bize mutluluk ve tatmin getirebilir, aynı zamanda başkalarına cesaret ve güç de getirebilir. Bazı insanlar, başkalarını önemsemenin onların tüm ihtiyaçlarını veya beklentilerini karşılamak veya tüm kararlarını veya seçimlerini onlar adına yapmak anlamına geldiğini düşünebilir ve bu da onların başkalarının onurunu ve haklarını inkar etmesine veya ihlal etmesine yol açabilir. Bakımın bir tür kontrol veya müdahale değil, bir tür saygı ve destek olduğunun farkına varmalıyız. Başkalarına eşitlik, saygı ve hoşgörü yaklaşımıyla değer vermeli, onlara özerklik, seçim ve gelişme alanı vermeli, kendi değerlerinin farkına varmalarına destek olmalıyız.
-
Kendi duygularınızı göz ardı etmek yalnızca kaygıyı ve depresyonu ağırlaştırır. Duygularınızı zamanında ifade etmek, sağlıklı bir zihniyeti sürdürmenin anahtarıdır. Duygu, doğal ve normal bir psikolojik tepkidir; dış uyaranları değerlendirmemiz ve deneyimlememizdir. Duygular düşüncemizi, davranışlarımızı ve fiziksel durumumuzu etkileyebilir ve aynı zamanda ihtiyaçlarımızı, değerlerimizi ve inançlarımızı da yansıtabilir. Bazı insanlar korku veya utanç nedeniyle duygularını görmezden gelir veya bastırır; bu da onların gergin, huzursuz veya depresif hissetmelerine neden olabilir. Duyguların bir yük ya da engel değil, bir kaynak ya da fırsat olduğunun farkına varmalıyız. Duygularımızla açık, anlayışlı ve kabul edici bir tavırla yüzleşmeli, onları uygun şekillerde ifade edip düzenlemeliyiz.
-
Toplumsal cinsiyet eğitimi sadece cinsiyetle ilgili değil, aynı zamanda haklar, saygı ve eşitlikle de ilgilidir. Cinsiyet eğitimi; cinsiyet, cinsiyet rolleri, cinsiyet farklılıkları, cinsiyet eşitliği ve diğer ilgili kavramların yanı sıra cinsel bilgi, cinsel sağlık, cinsel güvenlik, cinsel haklar ve diğer ilgili içerikleri anlamamıza yardımcı olmayı amaçlayan bir eğitim faaliyetidir. Toplumsal cinsiyet eğitimi, doğru ve sağlıklı cinsel kavram ve tutumlar oluşturmamıza yardımcı olabilir ve ayrıca kendimizin ve başkalarının cinsel haklarını ve onurunu korumamıza da yardımcı olabilir. Bazı insanlar toplumsal cinsiyet eğitiminin hassas veya tabu bir konu olduğunu ya da yanlış anlaşılmalara veya toplumsal cinsiyet eğitimine karşı dirence yol açabilecek gereksiz veya tehlikeli bir faaliyet olduğunu düşünebilir. Toplumsal cinsiyet eğitiminin sadece gerekli ve faydalı bir eğitim değil, aynı zamanda toplumsal ilerlemeyi ve kişisel gelişimi de destekleyen bir eğitim olduğunun farkına varmalıyız.
-
İyi bir dinleyici olmak için sadece kulaklarınıza değil, kalbinize de ihtiyacınız var. Dinlemek, diğer insanların düşüncelerini ve duygularını daha iyi anlamamıza, aynı zamanda başkalarına gösterdiğimiz özen ve saygıyı ifade etmemize yardımcı olabilecek etkili ve önemli bir iletişim becerisidir. Bazı insanlar iletişimde yalnızca kendi sözlerine odaklanır ve başkalarının söylediklerini görmezden gelir veya sözünü keser, bu da onlarla başkaları arasında mesafeye veya çatışmaya yol açabilir. Dinlemenin sadece bir nezaket biçimi değil, aynı zamanda bir bilgelik biçimi olduğunun da farkına varmalıyız. İletişimin etkinliğini ve kalitesini artırmak için başkalarını konsantrasyon, anlayış ve empati tutumuyla dinlemeli ve uygun geri bildirim ve araştırmayı kullanmalıyız.
-
Başkalarının görüş ve beklentilerinin davranışlarınızı ve seçimlerinizi etkilemesine izin vermeyin. Her gün her türden insanla ve olayla karşılaşıyoruz ve bunların üzerimizde farklı etkileri ve gereksinimleri olacak. Bazı insanlar, başkaları tarafından tanınmaktan veya övülmekten korktukları veya istekli oldukları için diğer insanların fikir ve beklentilerine uyum sağlar veya onlara hitap ederler, bu da onların kendilerini kaybetmelerine veya kendi ilkelerini ihlal etmelerine neden olabilir. Bağımsız ve özerk bireyler olduğumuzun, kendi istek ve yargılarımıza göre hareket etme ve seçim yapma hakkına sahip olduğumuzun farkına varmalıyız. Başkalarının görüş ve beklentileriyle kendinden emin, kararlı ve cesur bir tavırla yüzleşmeli, kendi kişiliğimizi ve değerimizi korumalıyız.
-
Herkesin kendine özgü deneyimleri ve duyguları vardır ve hiç kimse bunların yerini tamamen dolduramaz. Her birimiz kendi yaşam geçmişimiz, psikolojik özelliklerimiz, duygusal ihtiyaçlarımız vb. ile benzersiz bir varlığız. Bunlar kişiliğimizi ve kimliğimizi oluşturan önemli unsurlardır ve bizi eşsiz kılar. Bazı insanlar yalnızlık ya da boşluk nedeniyle kalplerindeki boşluğu doldurmak için başkalarını bulmaya ya da güvenmeye çalışacaklar, bu da onların kendilerini kaybetmelerine ya da başkalarına bağımlı olmalarına neden olabilir. Tam ve bağımsız bireyler olduğumuzun ve başkalarının kendimizi tanımlamasına veya mükemmelleştirmesine ihtiyacımız olmadığının farkına varmalıyız. Kendi deneyimlerimiz ve duygularımızla, öz sevgi, öz saygı ve özgüven tutumuyla yüzleşmeli, kendi benzersizliğimize değer vermeliyiz.
-
Gerçek bir arkadaş olabilmek için öncelikle gerçek benliğiniz olmalısınız. Arkadaş, başka bir kişiyle kurulan yakın ve güvenilir bir bağ olan özel ve değerli bir ilişkidir. Arkadaşlar bize mutluluk ve desteğin yanı sıra meydan okuma ve büyüme de getirebilir. Bazı insanlar arkadaş edinmek veya arkadaşlığı sürdürmek istedikleri için değişmeye veya kendilerine veya başkalarına hitap etmeye çalışırlar, bu da onların samimiyetini veya güvenini kaybetmesine neden olabilir. Gerçek bir arkadaş olmanın bir beceri ya da strateji değil, bir tutum ya da nitelik olduğunun farkına varmalıyız. Samimi, açık sözlü ve sadık bir tavırla gerçek bir dost, gerçek benliği olan gerçek bir dost olmalıyız.
Yukarıdakiler sizinle psikolojik açıdan paylaşılan 20 yaşam anlayışıdır. Umarım size ilham verir ve yardımcı olur. Okuduğunuz ve dikkat ettiğiniz için teşekkür ederim.
Bu makaleye bağlantı: https://m.psyctest.cn/article/yQGLZOxj/
Orijinal makalenin yeniden basılması durumunda lütfen bu bağlantıda yazarını ve kaynağını belirtiniz.