Eskilerin dediği gibi ‘yemek, seks, seks’, seksin hayattaki önemli konumu apaçık ortadadır.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisine göre ‘cinsiyet’, fizyolojik ihtiyaçların en temel seviyesinde olup, yemek, su ve havadan hiçbir farkı yoktur, ama aynı zamanda en temel ihtiyaçtır. Fizyolojik ihtiyaçların karşılanması zorlaştığında insanlar umursamadıkları, sadece hayatta kalmak istedikleri bir duruma düşecek, düşünme yetenekleri ve ahlaki kavramları açıkça kırılgan hale gelecektir. Düşünün, aşırı acıktığınızda yiyecek kapmak için ne gerekiyorsa yapacaksınız. Benzer şekilde, fizyolojik ihtiyaçları uzun süre karşılanamayan bir kişi, ihtiyaçlarını karşılamak için aşırı yöntemlere başvuracaktır.
‘Sevgi’ üçüncü düzeyde yer alır; duygusal ihtiyaçlar ve ait olma ihtiyaçları olarak da bilinen sosyal ihtiyaçlar. Bakıma ihtiyacımız var, arkadaşlığa ihtiyacımız var ve bir tür bağlılık göstererek sosyalliğimizi kanıtlamaya çalışıyoruz. Akademisyenlerin aşkı ve cinsel yakınlığı üçüncül ihtiyaçlar olarak listelediklerini belirtmekte fayda var ki bu da üzerinde düşünmeye değer bir konu. Başka bir deyişle, buradaki cinsiyet, birinci düzey cinsiyetten temel olarak farklıdır, ben birinci düzey cinsiyeti “cinsiyet ve üreme” olarak adlandırmayı tercih ederim, oysa üçüncü düzey cinsiyet, geçici olarak karmaşık psikolojik motivasyonları ve sosyal sorunları içerir. buna ‘seks’ adını verin.
Aşk ve seks siyah beyaz gibidir ama sadece siyah beyaz değildir, arada gri bir alan vardır.
Bazen sadece aşkın noktasında dururuz. Dünyanın en güzel şeylerini sevdik ve yaşadık. Ne pişmanlıklar var?
Bazen sadece cinselliğin olduğu noktada dururuz ve seksin hazzını yaşarız ki bu da anlaşılabilir bir durumdur.
Bazen aşkla seks arasında durabilirsek, ben onu severim, o da beni sever ve birlikte seks yaparsak her şey harika olur.
Kalbinizin derinliklerinde sekse nasıl bakıyorsunuz? Ne tür fantezileriniz var?
Bilmek istiyorsanız test edin.